Birini sevmek en çok, sustuklarını duymakla başlar ve bütünü ile ilişkisi bu noktadadır sevmenin. Susmak bir özgüven meselesidir ve çoğu zaman konuşmak ise ruha giydirilenin bir çağrısı yani egonun.
Bir duruş için buna da ihtiyaç duyarız, varlığın bütünü ile kendine olan hizmeti bencillik iken benlik bir başka benliklere kısacası “bizlere” hizmet ettiğinde ise bir tür diğergamlık boyutu kazanır. Hizmet edip etmediği tartışmaya açık bir konu olsa da en azından bu çaba dahi takdire şayan, nezdimde.
Benliğe anlam katan kanaatkarlık bir duruş ,bir varış noktasından ziyade, bir varamayış sürekli yolda olma hali. Şükrün farklı bir versiyonu, bir tür hamdetme metodu da denebilir buna.
Ali TEOMAN, okurları ile yaşarken tanışmış yazarlarımızdan. Malum herkes yazamıyor her yazana da nasip olmuyor bu mesele. Her yiğidin harcı değil muhtemel ki bu sebepten mütevellit, her kişinin de erişimine açık değil bu radde, bir tür üst level. Sınırlı kontenjan, ani kontenjan artışı, arızaya sebep muhtemeldir ki. Ağır ateşte pişen yemeğin lezzeti daha iyidir misali..
Her neyse kanaat üzerinden devam edecek olur isek, sürekli değişimin ve gelişimin had safhada olduğu bu çağda; özellikle durup dinlenmeyi zaman kaybı sandığımız anlarda; bir dostun, bir sevgilinin veyahut en incesinden bir arkadaşın dur hele az soluklanmak da hak; dinlenmek de çalışmaya dahildir demesine ihtiyaç duyabiliyor insan. Hoş iyisi mi, kendinle dost olabilmekte mesele, o zaman çalışmaya yorulmaya hakkın kadar dinlenmeye de vakit var, elhamdülillah.
Malum ki sertifikalar çağı, adeta isveç çakısına dönüyoruz hepimiz; en azından pek çok alan artık buna müsaade de ediyor. Şartlar gereği anlaşılan… Tabi bu yarış çağında bir başka tabir ile haz ve hız çağında yetmeyen bedenler; spor salonlarında alıyor soluğu. Alsın da, seve seve..
Tabii bu spor salonlarında basılan aminoasitler ile birlikte, normal vücut fonksiyonlarının da çalışması ile yükselen testesterona ufak bir değinmek istiyorum. Miktarı değişmek ile birlikte, cinsiyet fark etmeksizin artış gösteren bu testesteron oranı bir miktar daha kişiyi bencil davranmaya sevk edebiliyor imiş. Kaslarına bakıp, dev bir narsiste dönüşen insanlara da bu noktada bir miktar hormonal olarak anlayış göstermek adına bunu yapacak olsak dahi; bencilliğin önünü almak ve spora kaliteli bir öz ile, özgüvenle, devam etmek adına bu noktada direksiyon hakimiyetinin oldukça önemli olduğu aşikar!!
İşimiz testo taylan yorumu ile testesteron kullanımını öğrenmek olmasa dahi, bodoslama dalmamak da en iyisi gibi. Malum aksi şişme bottan farksız bedenlere dönebiliyor ne yazık ki…
Ve kanımca öyle ki spora başlayıp başlayıp bırakma sebebi arasında bu geliyor. Akıllı ve iyi insan kendindeki bu özgüvenle karışık egosal davranma yatkınlığını tam olarak kavrayamıyor ve pek tabii ki kolayına gelen, egoyu bir kenara bırakmak ve özdenetimle spor yapmak yerine, spor yapmayı bırakmayı tercih ediveriyor. Şaşırtıcı mı, değil; hele ki çevresindekiler de spor ve sağlıklı yaşam adına amaçları olmayan eş, dost ise teşvik de yok. Çünkü faydasından çok zararını görmüşler hele ki kendileri dahi yapmazken niye teşvik etsinler?!
Boşver kardeş bir kereden bir şey olmaz derken, büyük bir yankı gelişiyor ve adeta kar topu etkisi ile amaan olmasa da olur hem böyle daha iyi bir insanıma mı dönüşüyor?! Hayat kalitesinden çalmak da denebilir buna, bir tür insanın kendine zulmü..
“Yaprak dalından koptu, sonbahar sadece bahaneymiş”
Bazı vedalar suçluluk ve kırgınlık hissi seçimini gerektiriyor olsa dahi; tarafını seçip sonucuna katlanmak gerekiyor. Bir raddeden sonra da zaten alışıyorsun; insan olmak bu, hepimizin derdi. Ha tabii güzel insan gayesi olanlar adına buradan ne yapıp edip bir şeyler çıkarayım da, mutmain kalabilelim diyenler de var. Öpülesi, sevilesi insanlar; iyi ki varlar!
Sevgiyi damıtarak alan çocuklar; dar sokaklarda büyürken haliyle serserileşiyor ve yerini dolduramadıklarının yerini, bardağına layığından sarhoşluk veren ne varsa doldurarak sevgisine bağımlı olduklarını bir başka şeye indirgiyor. Ne yazık ki! Sonra da tabii kaçkın bir serseri, serbest stil; normali anormal…
Güzel yüreklere seslenmek istiyorum çünkü bunu ancak onlar duyabilir. Sahi ne yapsak da şu yoğurdu saklasak, sarımsaklasak mı saklasak sarımsaklamasak da mı saklasak?
Ha şunu da ekleyivereyim; nasıl bir evlat yetiştirmek istiyorsanız öyle bir ebeveyn olun diye bir nasihat ilişince kulaklarıma paylaşmayı borç bildim kendime.
Önce kendimiz, sonra da birlikte…
“Muhacir, Allah’ın yasakladığı şeylerden uzaklaşan ve onları terk eden kimsedir.”(Buhari)
Muhacir, hicret eden demektir. Sanılanın aksine hicret yalnız bir mekan değişikliği değil aynı zamanda eski benliği değiştirmeyi, yenilenmeyi, öğrenmeyi; değişmeyi, gelişmeyi ve muhakkak kafa yapısındaki o sığ düşünceleri, önyargıları terk etmeyi de kapsar.
Kalıcı değişimler ise içeriden başlar. Ruha dokunan, ruhtan almıştır özünü. Akla dokunan, akıldan. Kibirliye karşı kibir de sadakadır diyorlar, o da beni aşar. Müsmümanlık gereği sanıyorum, aynalık vazifedarlığı…
Sevgiyi ve saygıyı borç bilir, ruh ile en zarifinden yaşamlar dilerim..
İnce insan tarifi, incelikli
Yazan : Fatma Sena Soyuçok
Gazeteus / Makale
